Şiirler, okur için başka evrenlere açılan gizemli kapılar gibidir. Türk şiirinin usta ismi Ataol Behramoğlu da dizelerinde bu kapıları okur için aralıyor. Şair kimliğinin yanında yazar ve çevirmen olarak da kendine önemli bir yer edinen Behramoğlu, edebiyatın ve yazının farklı alanlarında çalışmalar yürütüyor.
Türk insanını en derinden etkileyen şairlerden biri olan Ataol Behramoğlu’nun şiirlerinden en güzel dizeleri senin için derledik.
Yan yana uzanırdık ve ıslaktı çimenler
Ne kadar güzeldin sen! Nasıl eşsiz bir yazdı!
Bunu anlattılar hep, yani yiten bir aşkı
Geçerek bu dünyadan bütün ölü şairler
Bu Aşk Burada Biter
Değişir yönü rüzgarın
Solar ansızın yapraklar;
Şaşırır yolunu denizde gemi
Boşuna bir liman arar;
Gülüşü bir yabancının
Çalmıştır senden sevdiğini;
İçinde biriken zehir
Sadece kendini öldürecektir;
Ölümdür yaşanan tek başına,
Aşk iki kişiliktir.
Sevgilim! Sevgilim
Gece-
yürüyor,
Dünya-
yürüyor ordularla.
Kitaplarla ve matbaacı-
çıraklarıyla. İçimde-
bir dağ çeşmesi akıyor…
Sabah oldu oluyor anında-
eski, külüstür, kömür-
yüklü sarı bir kamyonla
yanında durmuştuk, orman-
battaniyeliydi hala.
Bir hastane odasında-
sabaha karşı, yaralı-
bir onbaşı gibi uyuyordu.
Sabaha-
karşı bir hastane odasında-
aklıma çanlar geliyor.
Bir adam-
kesik çocuk başları satıyor.
Yeniden
hüzünle başlıyorum bir
romana…
Yeniden Hüzünle
Kimse bilmesin üzgünlüğümü
Taşırım ölümüm gibi bu duyguyu
En gizli kuytularında ömrümün
Bir yer var gizlice sevgilimin uyuduğu
Gizlice Sevgilim
Ben ölürsem akşamüstü ölürüm
Şehre simsiyah bir kar yağar
Yollar kalbimle örtülür
Parmaklarımın arasından
Gecenin geldiğini görürüm
Ben ölürsem akşamüstü ölürüm
Ben Ölürsem Akşamüstü Ölürüm
Ey en içli en yanık türkülerimi duymayan
Rüzgârı saçlarımı dağıtan sokak
Ve ey saçı ak gönlü ak
Anneciğim pencerede ağlayan
Ah biliyorum güç gelecek sizlere
Ama artık gitmek geliyor içimden
Bir sabah masmavi bir bulutun peşinden
Dönüşü olmayan yerlere
Melankoli
Hamarat bir kedi geçiyor
Bir kedi değil sanki
Bir devinim ve renkleri geçiyor
Kübist
Bütün ömrümce aradığımı bulduğumda
Oturup ağlayacağım
Bir deniz kıyısında
Son
Gece dünyanın her yerinde
Geliyor ve her yerde
Aynı duygu uyanıyor kalbimizde.
Sen şimdi
Duvarına bir şiirimi asmışındır
Uyuyorsundur
Belki düşünüyorsundur
Sonuncu kattaki odandan
Yıldızlara bakarak.
Ve yıldızlar her zaman
Eski ve tanıdıktır.
Sana Seslenmek İçin
İnsan saatlerce bakabilir gökyüzüne
Denize saatlerce bakabilir, bir kuşa, bir çocuğa
Yaşamak yeryüzünde, onunla karışmaktır
Kopmaz kökler salmaktır oraya.
Yaşadıklarımdan Öğrendiğim Bir Şey Var
Gövdemden sızan sular gibi
Akıp gitti bir yaz daha
Sevişmelerle gündüz vakti
Ve beyaz öğle uykularıyla
Bir yazdı artık geçmiş olan
Oysa hala tenimde tuz tadı
Aynı ağlardan çıkardığımız
Bir akşam güneşiyle balıkları
Geçmiş Yaz
Çok sevdim bir zamanlar, seviyorum yine de
Var olduğumu düşünmeyi, ürpererek…
Karanlık bir odada küçük bir çocuk gibi
Yağmurdan ve yalnızlıktan ürpererek
Çok Sevdim Bir Zamanlar Seviyorum Yine De
Yüzümü bulutlara kaldırıp
Dua eder gibi mırıldanıyorum
Kuşlarla, otlarla yıkanıyorum
Rüzgarla, ilkbaharla
Güneş gözkapaklarımı ısıtıyor
Ah! Güvenilmez ilkbahar güne
İlkbahar
Tanık oldu yaşamıma
Bu uçucu böcek, sadece bir an
Çıkıp gitti sonra
Tıpkı yaşamıma bir an katılan
Sonra yitip giden bir sevgili gibi
Ağustos Konuğu
İnsanlar da ülkelere benziyor
Sınırları var, yüzölçümleri
Yasaları var
Bayrakları, ilkeleri
Kimi dağlık bir arazidir.
Kimi kıraç
Kimi bereketli
Kimi dardır
İnsanlar
Beyaz, ipek gibi yağdı kar
Bir kız kardan hafif adımlarıyla yürüyüp geçti hayal içinde
Arkadaşlarımı düşündüm, sevgili şeyleri
Sanki her şey bizimle var ve bizimle olacak
Şarkılar çaldı odalarda
Bütün insanları sevmek gerektiğini düşündüm
Düşmanlarımız dışında
Düşmanlarımız çünkü
Sevgiyi yok ettikleri için
Düşmanımız oldular
Beyaz, İpek Gibi Yağdı Kar
Yaşamak bu yangın yerinde
Her gün yeniden ölerek
Zalimin elinde tutsak
Cahile kurban olarak
Yalanla kirli havada
Güçlükle soluk alarak
Bu Yangın Yerinde
Ezik bir gül gibi çığlık, yitik bir umut gibi
Boğmak boğma bir telle bir insan olmanın sevincini
Kederli yağmur, usulca düşen akşama
Çığlık. Bir çocuk yüzü. Dayalı cama…
Çığlık
Aşkı doğuran şey nedir;
O yakınlığı, iki can arasında?
Ve kopuş ne zaman başlar?
Ne zaman biter bir sevda?
Bir kurt gibi içten içe
Gelişip büyür çürüme
Bir an gelir ki aynı mekandasınızdır
Ayrı duygusal zamanlarda
Ayrılan
Hüzünlü pazar, beyaz meleklerin ilahiler söylediği
Aşkın güzelce yıkandığı, sımsıkı kefenlendiği
Yaz geçmiş, gelip çatmış bağbozumu vakti
Genç kızların mutluluğu bir mevsim daha ertelediği
Hüzünlü pazar, geçmiş pazarların anısıyla kavuniçi
Çocukların hep kursaklarında kalan sevinci
Hüzünlü Pazar
Her şey şiirdir, çağrısı aşkın
Bahar toprağından yükselen tütsü
Umut ve acı, başlayan ve biten,
Yağmurun ve akıp giden hayatın türküsü
Her şey şiirdir ve bir gün belki
İlk aşkım, ilk göz ağrım şiir
Koynunda ona yazdığım mektuplar
Bir yerlerden çıkıp gelecektir…
Her Şey Şiirdir
Gece vakti kimdir kapıyı çalıp gelen
Yüreğim mi, damarlarımda hışırdayan kan mı
Bağırarak bu kansız evlerin suratına
Bağırarak bu kansız sokakların suratına
Bağırarak bu kansız insanların suratına
Bağırarak yüreğimdeki kanı
Gece vakti kimdir kapıyı çalıp gelen
Gece Vakti Kimdir Kapıyı Çalıp Gelen
Her şeyin ölüme doğru ilerleyişi, toza, boşluğa, başkalaşıma
Sözcükler içinde bir sözcük var beni bekleyen
Zamanın hem devindiği hem durduğu bir noktada var olmak
Kederi alt edip sonsuz devinimi yakalamak
Sonsuz ve durağan devinimi, hayat denilen şeyi…
Telaşsız ve duygusuz, derin ve kendisi
Belki bir volkan ağzı kadar duyarsız, unutulmuş bir dağ gölü kadar durağan
Bir genç kızın kalbi kadar kırılgan ve onarılabilir
Çocuk kadar duyarlı ve unutkan
Kadın kadar bağışlayıcı, bilge
Şiir kadar doğurgan
Aşk kadar tanımsız
Ölüm kadar ölümsüz
Akşamüstü
(Hayatın içinde ve dışında)
Bir arka odada…
Bir Arka Odada
“Uçak şimdi
Düşüyor”
Dedi yanımdaki.
Düşmenin bilmesem
İnmek olduğunu
Azericede
Herhalde o saat
Yüreğime inerdi.
Düşmek
Güze doğru yaptığım yolculuğun
Yolu bu seslere de çıkar
Bu gezi güzün kalbine
Ve kendi kalbimdedir
Bazı unutulmuş sözcüklere
Ve kendimde gizli kendimedir
Güze ve ilk gençliğe bu yolculuk
İçimin yollarında olacak
Dünya dediğim yere de
Arada bir göz atarak
Güz
Seni düşündüğüm zaman
Yalnızlık çeken sözcükler
Kol kala giriyor birden
Seni düşündüğüm zaman
Bir bulut oluyorum
Uçmaktan başka bir şey bilmeyen
Seni Düşündüğüm Zaman
Kimdi o çocuk ben dediğim
O delikanlı ben miydim gerçekten
Şimdi bir tren penceresinden
Başka yaşamlara bakar gibiyim
Zamanı eksilten saniyelerden
Sevinçlerden, üzüntülerden
Hangisi düş, hangisi gerçek
İnsan Kendisinin Rüyasıdır
Aramızda söylenmemiş sözlerin uzaklığı
Aramızda yaşanmamış şeylerin uzaklığı
Yakın ayrılıkların sezgisi tenimizde
Hayat geçiyor biz geçiyorduk
Bir denizin üzgün kıyısında
Güz bir hastalık gibi ilerliyordu
Olgun ışığıyla güz
Ve biz yaklaşan ayrılıkların önünde
Kış duygularına bürünmüşüz
Dışardan ağlayışı geliyor çocuğumuzun
Seni Elinden Tutmuştum
Ataol Behramoğlu Şiirleri Storytel’de
Türk Edebiyatı’nın unutulmaz isimlerinden olan Ataol Behramoğlu, insan olmanın anlamını sorguladığı ve bu arayışını yansıttığı şiirlerini okurlarıyla derin bir bağ kurmak için köprü olarak kullanan bir şair. Kimi zaman aşkın kimi zaman toplumun kanayan yaralarının izini sürdüğü eserleriyle okurun kalbinde yer edinen yazarın şiirlerini Storytel’de dinleyebilirsin.
E-kitapSesli KitapTürk Klasikleri