Orhan Pamuk’un Kitapları Storytel’de

Orhan Pamuk, çağdaş Türk ve postmodern dünya edebiyatında eşine zor rastlanır bir isim. Bernhard, Tanpınar, Joyce, Stendhal, Calvino, Nabokov gibi yazarların sıkı bir tutkunu olan sanatçı, özellikle 20. yüzyıl edebiyatçılarından etkilenir. Mimarlık fakültesini kendi deyimiyle ‘İstanbul’da ona istediği binaların yaptırılmayacağını’ bildiği için bırakan yazar, özgürce binalar yapmak için edebiyat yolunu tercih etmiştir. Belki de romanlarındaki mekân tasvirlerinin şaşmaz bir etkileyicilikte olma nedeni de budur.

Orhan Pamuk’un kitapları şimdiye kadar 63 farklı dile tercüme edildi ve 13 milyondan fazla sattı. Jürinin ifadeleriyle ‘İstanbul’un melankolik ruhunu araştırma ve kültürlerin çatışmalarında yeni semboller keşfetme’ yeteneği ise ona 2006 yılında Nobel Edebiyat Ödülü’nü getirdi.

Pamuk, İstanbul’u ve Türkiye’yi dünyaya en iyi anlatan yazarlardan biri. Tarihsel gerçeklikleri arka plana alarak insana özgü tüm duyguları okura en dokunaklı biçimde hissettirmeyi başarmış bir yazar. Orhan Pamuk’un 80’li yıllardan bu yana yayımladığı benzersiz eserleri Storytel’de sesli kitap deneyimiyle keşfedebilirsin.

Masumiyet Müzesi

Seslendiren: Murat Eken

Füsun’un dört bin iki yüz on üç adet sigara izmaritini saklayıp biriktirdim. Bir ucu Füsun’un gül dudaklarına değen, ağzının içine giren, kimi zaman filtresine dokunarak anladığım gibi diline değen, ıslanan ve çoğu zaman da dudaklarına sürdüğü ruj ile hoş bir kırmızıya boyanan bu izmaritlerin her biri; derin acıların, mutlu anların hatıralarını taşıyan çok özel, mahrem eşyalardır…

Söz konusu roman bir aşk teması etrafında bireylerin ve toplumun yaşadığı değişimi ve dönüşümü ele alır. Arka planında İstanbul’un yer aldığı bu aşk hikâyesinde mekân ve zaman ilişkisinin çarpıcı bir şekilde kurgulandığı görülür. Kitap boyunca, görünürde umutsuz bir aşk konusu işlense de aslında 70’li yılların Türkiye’sini yakından ilgilendiren birçok konu ele alınır. 12 Eylül Darbesinin neden olduğu bunalımlar ve dönemin İstanbul şehir yaşantısı, anlatıda sık sık değinilen noktalardır. Romanda ayrıca; eski İstanbul, sınıf çatışmaları, dönemin sanat yaşantısı, Türk sineması, finansal çalkantılar, yani Türkiye’nin sosyal ve kültürel dokusu işlenir.  Yazar; azınlıklar, Türkiye modernleşmesi ve 12 Eylül Darbesinin etkileri gibi konulara da yer yer değinir.

Kırmızı Saçlı Kadın

Seslendiren(ler): Deniz Yüce Başarır, Murat Özgen

Uzun bir süre kimseyle konuşmadım; içime döndüm. Dünya ile arama uzaklık koydum. Dünya güzeldi, içim de güzel olsun istedim. İçimde bir suçluluk, hatta kötülük yokmuş gibi yaparsam, yavaş yavaş kötülüğü unuturdum. Böylece hiçbir şey olmamış gibi yapmaya başladım. Hiçbir şey olmamış gibi yaparsanız ve gerçekten de hiçbir şey olmuyorsa, hiçbir şey olmaz sonunda.

Kırmızı Saçlı Kadın, yazarın 2016 yılında okurla buluşturduğu bir roman. Roman, Doğu ve Batı coğrafyalarına ait destanlara göndermeler yapar ve onlardan etkilendiğini metinlerarası bir kurguyla belli eder. Nitekim Kırmızı Saçlı Kadın, Firdevsi’nin Şehnamesi’nin baş karakterleri Rüstem ve Sührab ile Sophokles’in kurguladığı Oedipus tragedyasından oldukça etkilenir. Bir yandan efsanevi ve insani bir aşk, öte yandan da babayı aşma miti, romanın iki ayrı dinamiğini teşkil eder.

Romandaki esas kişi Cem’in yaşantısı, okura Gülcihan’ın gözünden aktarılır. 80’li yılların İstanbul’unda lise öğrencisi olan Cem, maddi zorluklar nedeniyle önce kitabevi çalışanı olmuş sonra da kuyuculuk mesleğine atılmıştır. Esasen yazar olmak isteyen 16 yaşındaki genç, babasının onu terk edişiyle sarsılmıştır ve annesiyle birlikte ayakta durmaya çalışır. Günün birinde tarifini yapmakta zorlandığı hoş bir duygu hisseder -bunun adı aşktır.

Kırmızı Saçlı Kadın, mitik bir anlatıya dayanmakla birlikte iki antik klasiğin modern bir hikâyeye evrildiği bir yapıt.

Cevdet Bey ve Oğulları

Seslendiren: Şerif Erol

Siz yaşamıyorsunuz. İkiniz de aynısınız. Sen de abin de. Kızma ama böylesiniz!” Ellerini gözlerinin yanına bir atın gözlükleri gibi koydu. “Bu aralıktan başka bir yeri görmüyorsunuz. Hayat böyle mi? Hayat nedir? Yaşamak, görmek, geçirmek… Hayat renkli bir şeydir! Evet, nedir sence?

Cevdet Bey ve Oğulları; tıpkı Yüzyıllık Yalnızlık, ya da Karamazov Kardeşler gibi bir aile romanı. Hatta yazarın, Mann tarafından kaleme alınan 4 kuşak boyunca bir ailenin konu edildiği Buddenbrok Ailesi romanından esinlendiği düşünülür. Cevdet Bey ve Oğulları’nda Nişantaşı sakini olan bir ailenin hikayesi anlatılır. Bu hikaye, Abdülhamit’in son yılları olan 1905’te başlayarak 1970’lerin Türkiye’sine dek uzanır. Üç farklı karakter, hayatın amacının ne olduğu konusunda bir arayış ve sorgulayış içindedir. Karakterlerle birlikte romandaki olay örgüsünün geçtiği kent sayısı da üçtür. İstanbul, Ankara ve Erzincan’da geçen farklı olayların ortak bir noktası vardır.

Cevdet Bey ve Oğulları, Orhan Pamuk’un ilk romanı. 22 yaşında yazmaya başlayıp 26 yaşında tamamladığı ve 30 yaşındayken yayımladığı romanın genç birinin kaleminden çıkmış olması şaşırtıcı. Kitaptaki zaman, 1905’ten 1970’e, tarih için küçük ama Türkiye’nin yakın tarihi açısından büyük sayılabilecek bir döneme yayılıyor. Bu sırada meşrutiyetten cumhuriyete geçişteki değişim ve dönüşümler, Nişantaşı’ndaki köklü bir aile üzerinden anlatılıyor. İstanbul’un ilk Müslüman esnaflarından Cevdet Bey, sermayesini büyütmek, zenginleşmek ve Alafranga, çağdaş bir aile kurmak istemektedir. Ancak kökleri taşralıdır. Ne yapsa ne etse modernleşemeyen ama bunu delicesine isteyen Cevdet Bey, aslında örtük bir Türkiye anlatısının ete kemiğe bürünmüş hâlidir.

Beyaz Kale

Seslendiren: Fatih Sönmez

Bütün evleri, insanları, kalabalığı, neşeyi ve kederi ve sevinci anlamlandırmak kolay değildi. Üstelik tuhaf bir açlıkla gözüm yalnızca ayrıntılara takılıyordu, başkalarının hayatlarına, bir ev içinde kendi yakınlıklarını ve kardeşliklerini yaşayan insanların mutluluklarına, çaresizliklerine, kayıtsızlıklarına.

Beyaz Kale, postmodern Türk edebiyatı dairesinin en değerli romanlarından biridir ve yazarı Orhan Pamuk tarafından 1989 yılında yayımlanmıştır. Orhan Pamuk’un üçüncü romanı olan Beyaz Kale’de pek çok farklı ve cesur anlatım biçimine şahit oluruz. Yazar bu yapıtında pastiş, üstkurmaca, parodi, metinlerarasılık gibi postmodern nitelikli metodolojilere başvurur. Hegelci efendi-köle diyalektiği, Doğu-Batı çatışması ve çoklu tarihsel boyutlar, Beyaz Kale’nin diğer göze çarpan özellikleri arasında gösterilebilir.

Roman, 17. yüzyıl Osmanlı Devleti’nde, IV. Mehmet döneminde geçer. 22 yaşında üniversite öğrencisi genç bir İtalyan, korsanların eline geçer ve Osmanlı topraklarında esir hayatı yaşamaya başlar. Kendisini hekim olarak kabul ettiren esir, diğer mahkumlara göre biraz daha iyi bir zindan hayatına sahiptir. Bir süre sonra, Hoca olarak anılan ve silah tasarısıyla padişahın gözüne girmeye çalışan kişi tarafından köle edinilir. Esirlik hayatından kölelik hayatına geçen İtalyan, Hoca ile bir tür sevgi-nefret ilişkisi kurar. Hoca, genci tartışmalara sevk ederek ondan bilgi edinir ve bu bilgileri kendi amaçları doğrultusunda kullanır. Türk usta ve İtalyan gencin ilişkisi, gittikçe iç içe geçer ve hiçbir biçimde önceden kestirilemez bir duruma evrilmeye başlar.

Sessiz Ev

Seslendiren(ler): Barış Özgenç, Fatih Özkul, Aydoğan Temel, Murat Sarı, Ece Okay

Hayata, o bir seferlik araba yolculuğuna, bitince yeniden başlayamazsın, ama elinde bir kitap varsa, ne kadar karışık ve anlaşılmaz olursa olsun o kitap, bittiği zaman, anlaşılmaz olan şeyi ve hayatı yeniden anlayabilmek için istersen başa dönüp biten kitabı yeniden okuyabilirsin, değil mi?

Pamuk’un ikinci romanı Sessiz Ev, biri tarihçi, diğeri zengin olma peşinde, bir diğeri de devrimci üç kardeşi anlatır. Üçlü, büyükannelerini ziyaret eder ve 70 yıl önce sürgün edilmiş dedelerinin inşa ettirdiği evde bir hafta konaklar. Bu esnada hep birlikte, inançsızlıkla suçlanmış büyükbabanın Batı ile Doğu arasındaki bariz farklılığı giderme maksadıyla bir ansiklopedi kitabı yazdığını anımsarlar. Yapıt; Fatma, Recep, Hasan ve bu üç farklı torunun ilişkileri üzerinden kurgulanıyor. Bu ilişki ağı üzerinden özlem, öfke ve medeniyet zıtlıklarının birliği ele alınıyor. Böylece ortaya çağdaş Türk romanı binasının temel taşlarından bir tuğla parçası niteliğindeki Sessiz Ev çıkıyor.  

Benim Adım Kırmızı

Seslendiren: Ali Atilla Şendil

Telaşa kapılıp bu yüzü hatırlamaya çok gayret ettim ama, ne kadar çok severseniz sevin, insanın hiç görmediği bir yüzü yavaş yavaş unutacağını da anladım.

Benim Adım Kırmızı’yı üç farklı başlıkla tanımlamak ve değerlendirmek mümkündür: Cinayet romanı, aşk romanı ve tarihsel roman. Uluslararası IMPAC Dublin ödülüne layık görülen roman, Türk edebiyatının dünya çapında gelmiş geçmiş en çok okunan eseri olma unvanını hâlen koruyor.

Benim Adım Kırmızı’daki olaylar, 1591 senesinde, Osmanlı Padişahı 3. Murad’ın saltanatında geçer. Karlı İstanbul günlerinde nakkaşlar ve saraydaki görevli hattatlar, sultanın emriyle hazırlanmış bir tür kitap için saklı olarak Batı eğilimlerine sahip resimler çizerler. Eser, edebiyatın papası olarak bilinen Marcel Reich-Ranicki’nin beyan ettiği “Edebiyat, aşk ve ölümle ilgilidir” sözünü hatırlatır cinsten bir temaya sahip. Benim Adım Kırmızı’da bol aşk ve bol ölüm var. Elbette kitapta, yazarın hemen her kitabında bahsini açtığı ‘Doğu ve Batı coğrafyalarının dünyayı birbirinden ayrı algılayış biçimleri’ konusu da detaylı bir şekilde işleniyor.

Yeni Hayat

Seslendiren: Turan Günay

Bir gün bir kitap okudum ve bütün hayatım değişti.

Mühendislik fakültesi öğrencisi olan Osman, hoşlandığı kız olan Canan’ın elindeki kitabı merak eder ve okumaya başlar. Sayfaların su gibi aktığı kitaptan derin bir şekilde etkilenir ve köklü bir metamorfoz sürecine adım atar. Okuduğu yapıtın vadettiği yeni bir hayatın peşinden giden genç, kitabın etkisiyle öğrenci kimliğinden uzaklaşır. Doğup büyüdüğü İstanbul’u terk eder, uzun otobüs yolculuklarına çıkar, oradan oraya savrulur…

Yeni Hayat, edebiyatın ve arayışın ciddiyetini yeniden anımsatan bir başyapıt.

Kara Kitap

Seslendiren: Kubilay QB Tunçer

Hayat dertlerle doluydu, acılarla, biri bitince öbürü gelen, öbürüne alışırken bir yenisi bastıran ve yüzlerimizi birbirine benzeten derin acılarla.

Galip, eşinin evi terk etmesi üzerine İstanbul sokaklarında Rüya’yı aramaya başlar. Aynı sıralarda bir gazetede köşe yazıları yazan üvey kardeşi Celal’in de kayıp olduğunu öğrenir ve ikisinin birlikte kaçmış olabileceğinden kuşkulanır. Celal ile Rüya’yı arayan Galip, zaman geçtikçe Celal yerine köşe yazıları yazmaya, onun yerini almaya başlar.

Celal’in Celâleddîn-i Rûmî (Mevlânâ), Galip’in ise Mevlânâ’dan etkilenip Hüsn-ü Aşk eserini yazan Şeyh Galip’in ismini taşıması boşuna değil. Hatta belki de Galip’in ortadan kaybolan eşinin adının Rüya olması da bilinçli bir edebi hareket. Tasavvufun yanı sıra Hint mistisizminde önemli bir yer edinen iki dost motifinin izinin sürülebileceği eser, Doğu metinlerinden oldukça etkilenmiş. Örneğin Galip’in arayışı, Ferîdüddin Attâr’ın Mantık’ut-Tayr (Kuş Dili) metnindeki 30 kuşun Simurg’u arayışına benzer. Nitekim Mantık’ut-Tayr’da hüdhüd kuşunun liderlik ettiği kuş kafilesi, Simurg’u bulma yolunda aslında sadece kendi özlerini tanıdıklarını fark eder.

Kara Kitap; kendine dönüş, bireysel aşkın Tanrısal olana evrilişi, içsel yolculuk ve arayış üzerine yazılmış benzersiz bir yapıt.

Kafamda Bir Tuhaflık

Seslendiren: Erdem Akakçe

İnsan şehirde kalabalık içinde yalnız olabilirdi ve şehri şehir yapan şey de zaten kalabalık içinde insanın kafasındaki tuhaflığı saklayabilme imkânıydı.

İstanbul sokaklarında yoğurtçuluktan otopark bekçiliğine girilmedik iş bırakmayan Mevlüt, 1969 ile 2012 yılları arasını hep böyle çalışıp didinerek geçirir. Karış karış gezdiği ve her bir metrekaresini tanıdığı İstanbul sokaklarında Mevlüt, ülke manzaralarına tanıklık eder. Siyasal dönüşümler, göç, kentleşmeler ve çatışmaları hep yakından görür. 77 milletten insan; esnaf, müteahhit, garson, tahsildar ve sokak satıcısı Mevlüt’ün tanıyıp tanımadığı herkes…

Bu kitap, bozacı Mevlüt ve onun üç yılı aşkın süredir mektuplaştığı gizemli sevgilisi üzerinden bir kavramlar dünyası oluşturuyor. Arazi kavgaları temelinde bir şehrin dünü ve bugününü, tüm karanlığı ve keşmekeşliğiyle ortaya koyuyor. Kafamda Bir Tuhaflık; mutluluk, para, kentin ruhu, kimlik, aşk ve evlilik gibi can alıcı konu başlıklarına göz kırpan harikulade bir eser.

Veba Geceleri

Seslendiren: Tilbe Saran

İnsanların birbirleriyle ilişkileri zayıflamıştı, dostlukları ve yeni bir şeyler öğrenme, yeni söylentilere öfkelenme isteği de azalmıştı. Herkesin yeterince korkusu, yarası, telaşı vardı. Kimse komşusunun ölümüyle meşgul değildi.

Batı’da salgın edebiyatı diye nitelendirilen ve Ortaçağ Avrupası’ndaki salgınlardan bu yana eserler yazılan bir tür var. Bu türe Daniel Defoé’dan Veba Yılı, Boccacio’dan Decameron ve Edgar Allan Poe’dan Kızıl Ölümün Maskesi gibi örnekleri vermek mümkün. Orhan Pamuk ise bunu ilk defa Türk edebiyatında ve 2021 yılında, yani küresel koronavirüs pandemisinin akabinde yapıyor.

Veba Geceleri; 1900 ve 1901 yılları arasında, Rodos adasına yakın bir yerde, kurgusal bir Osmanlı vilayeti olan Minger Adasında geçiyor. Görünürde II. Abdülhamid döneminde, 1894 senesinde başlayan inatçı bir veba salgını konu edilmiş. Veba Geceleri; politik entrikalar, aşk, ihtiras ve karantina yaşantılarını masalsı bir üslupla anlatıyor.

Ben Bir Ağacım

Seslendiren: Ahmet Mümtaz Taylan

Yalnızlığımın asıl sebebi ise hangi hikâyenin parçası olduğumu benim de bilmemem. Bir hikâyenin parçası olacaktım, ama bir yaprak gibi düştüm oradan.

Ben Bir Ağacım, Orhan Pamuk’un geçmişten bu yana kaleme aldığı tüm eserlerinden izler taşıyan, onların karakter ve öykülerini ödünç alan bir yapıt. Tozlu yazılarını değiştiren, yeni tümce ve başlıklar ekleyen Pamuk, çocukluk ve gençlik yıllarına ait metinleri de unutmamış.

Kitap, özellikle yazarın önceden bazı kitaplarına göz gezdiren ve okuyanların gönlünü kazanacak cinsten. Aynı zamanda Orhan Pamuk külliyatına adım atmak isteyenler için iyi bir başlangıç kitabı.

Kar

Seslendiren: Tayfun Erarslan

Kar bana Allah’ı hatırlatmıştı,” dedi Ka.”Bu alemin ne kadar esrarengiz ve güzel olduğunu, yaşamanın aslında bir mutluluk olduğunu hatırlatmıştı kar.

Orhan Pamuk’un kaleme aldığı ve yazarın yegâne siyasal romanı olan Kar, çok boyutlu bir yapıt. Yazar, ilk ve son siyasal romanı olan Kar ile Kars şehrindeki siyasal İslamcı, laik, asker, Türk ve Kürt milliyetçisi kesimleri sayfalara taşıyor. Roman, bir göç öyküsüyle başlıyor. Ka isimli bir kişi, siyasal nedenler dolayısıyla Almanya’nın Frankfurt kentinde sürgündedir. Entelektüel bir karakter olarak değerlendirilebilecek Ka, araştırma yapma amacıyla gazeteci kimliğini giyinerek Kars’a doğru yol alır. Burada, eski sosyalistler ve şeyhlerin geçirdiği dönüşümleri görür. Bu sırada kervana eski lise dostu ve ona karşı duygusal bir bağlılık hisseden İpek de katılır. Kar kış kıyamet şartları, karakterin Kars’ı terk etmesinin önüne geçer ve Ka orada kalır.

Romana adını veren kar, bilinçsizce ya da öylesine konulmuş değildir. Kar tanesinin karmakarışık ve keşmekeş simetrisi, ideolojilerin aksine hiçbir hakikatin basit ve tek yanlı olamayacağı mesajını içerir. Zaten Ka da din tanımaz olup olmadığına karar veremeyen biridir. Kar’da hem evrensel hem milli hem de bireysel temaları ustaca işler. Daha az gelişmiş ya da medeniyetlerin arasında sıkışmış dünya ülkelerinde varlığı sorgulanan birtakım temalardır bunlar. Söz konusu temalar; Doğu-Batı, oryantalizm, kadın hakları, sanatın değeri, yoksulluk ve sınıf farklılıklarıdır. 

Orhan Pamuk’un Eserleri Storytel’de

Kitap kurdu bir okur ve eserlerindeki titizlik ile detaylı anlatım ve üretkenliği aynı anda taşıyan bir yazar olan Orhan Pamuk’un eserleri şimdi Storytel’de. Dünya çapında ünlenmiş, ilk eserlerinden başlayarak ödüllü yapıtlarına kadar tüm eserlerini Storytel’de dinleyebilirsin. Orhan Pamuk’un sürükleyici ve kurgu dehasını yansıtan harika yapıtlarını sesli kitap deneyimiyle keşfedebilirsin. Storytel’in abonelik seçeneklerini buraya tıklayarak öğrenebilirsin.

RomanSesli KitapTürk Klasikleri

İlgini Çekebilir

Saatleri Ayarlama Enstitüsü Alıntıları

10/10/2023

İmparatorluktan cumhuriyete geçiş sırasında yaşanan toplumsal değişimi en güzel anlatan romanlardan Saatleri Ayarlama Enstitüsü, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Türk edebiyatına kazandırdığı en önemli eserlerden. Tüm romanlarını bir toplum bilimci gibi kaleme alan Tanpınar bu ölümsüz eserinde […]

Çantamdan Fil Çıktı Storytel’de

10/10/2023

Elbette Satürn ‘de bir hastanede tedavi olmayı tercih edebilirdi. Çantasından bir gezegen çıkabilirdi. O gezegene giderken çantasından uzay korsanları çıkabilirdi. Ya da okyanusun derinliklerinde tam teşekküllü bir Denizaltı Hastanesine gidebilirdi. Mert Arık’ın özgün bir üslupla […]

2020’de En Çok Dinlenen Storytel Kitapları

20/01/2021

Storytel kütüphanesine eklenen binlerce sesli kitap ve e-kitap arasından 2020’de en çok dinlenen Storytel kitapları hangileri merak ediyor musun? Listede belki başucu kitaplarınla karşılaşacaksın, belki de henüz adını duymadıklarınla ya da duyup da okuma, dinleme […]

Türkiye’ye Polisiyeyi Sevdiren Ahmet Ümit Dinleyebileceğin 21 Kitabıyla Storytel’de

30/01/2021

Türkiye’de polisiye denince akla önce Ahmet Ümit gelir; tıpkı dünya edebiyatında polisiye denince akla ilk gelen ismin Agatha Christie olması gibi. Geniş bir okur kitlesine sahip Ümit’in kitaplarının bu kadar ilgi görmesinin en büyük sebebi […]

Bu Kış İçini Isıtacak Aşk Kitapları

31/01/2021

Kış mevsimi gelmişken battaniyelerin içine gömülüp sıcacık bir çay, kahve ya da çikolata ile kitabını alıp keyif yapmaya ne dersin? Peki aşk kitapları sever misin? Soğuk günler başlayınca çoğu zaman sevdiklerimizden, sosyal hayatımızdan uzaklaşıp evimizde kalmayı […]

Yorumlar

Yorum Yazın

Storytel'i Şimdi Dene