Sonbahar aylarında doğanın ritmine paralel olarak değişen ruh halimiz, bizi dingin bir okuma deneyimine sevk ediyor. Hüznü ve sakinliği çağrıştıran bu aylarda, klasik eserlerden modern hikâyelere pek çok kitapla sen de kendi iç yolculuğunu başlatabilirsin. Sanatçılara ve yazarlara ilham veren bu özel mevsimde Storytel’de dinleyebileceğin 10 eseri senin için derledik. İşte sonbahar hüznünü yaşamana yardımcı olacak on klasik eser:
Fakat yine biliyorum ki, kitaplar, insanları ölümden sonra da birleştiren ve bizi, unutmaya, hayatın bu en büyük düşmanına karşı koruyan biricik araçtır.
Edebiyatın büyüsünü ve sanatın derinliğini kavramış usta yazarlardan Stefan Zweig, Sahaf Mendel isimli kitabında bize sanata tutkuyla bağlı olan karakterlerin hikayelerini aktarıyor. Eserde, dış dünya ile benlikleri arasında kurdukları dengeyi yitiren ilgi çekici karakterlerin, edebiyat ve sanata olan saplantılı bağlılıkları mercek altına alınıyor.
Kitap, Viyana’nın en tanınmış sahaflarından biri olan Jakob Mendel’in trajik hikayesini anlatıyor. Mendel, insanların şaşırtacak denli güçlü hafızası ve kitaplar hakkında sahip olduğu derin bilgisiyle Viyanalı entelektüellerin dikkatini çekmeye başlamıştır. I. Dünya Savaşı’nın getirdiği yoksulluk ve bunalım döneminde Mendel’i ayakta tutan tek şey, kitaplara duyduğu meraktır. Kitaplar dışında neredeyse hiçbir şeyle ilgilenmeyen Mendel’in başına gelen talihsiz bir olay, hayatını geri dönülemez bir biçimde değiştirir. Stefan Zweig kitabında, ana karakterlerin ilgi çekici hikâyesi üzerinden, Avrupa’da yaşanan değişime ve zorlu savaş koşullarının getirdiği yıkıma da değinir.
Ah kadınlar, kadınlar, siz sadece aşkınıza, sadece fedakârlık yüceliğine düşkün ve mağlup olup hummalı ve mesut yanarken erkeklerin kalbinde ne çirkin, ne hain, ne garip hisler olduğunu bilesiniz…
Eylül, 1900-1901 yılları arasında Servet-i Fünun dergisinde tefrika edilmeye başlanmış ve 1901 yılında da kitap olarak yayımlanmıştır. Bu dönem, Tanzimat ve Servet-i Fünun edebiyatının etkisi altında olan yazarların roman türünde yeni yeni denemeler yapmaya başladıkları, edebiyat tarihimiz açısından ilklere imza atılan önemli bir dönemdir. Eylül, aynı zamanda Türk edebiyat tarihinde yazılmış ilk psikolojik roman olma özelliğine de sahiptir. Hem dönemin sosyal ve fiziksel koşullarını hem de karakterlerin iç dünyalarını detaylı bir şekilde analiz eden roman, Suat, Necip ve Süreyya karakterleri üzerinden aşk ve sadakat konusunu işler.
Kocasıyla yaşadığı mutsuz evliliğin sıkıntılarını kimseye sezdirmeden yaşayan Suat’ın, hayatla en önemli bağlarından biri musikidir. Kocası Süreyya’yla hiçbir ortak zevki bulunmayan genç kadın aynı zamanda çok iyi piyano çalmaktadır. Suat’ın hayata bakışı Necip’le yakınlaşmaya başlamasının ardından değişmeye başlar. Necip, kocasının arkadaşıdır. Musiki sayesinde güçlü bir bağ kurarlar ve aralarında birbirlerine itiraf edemedikleri derin bir aşk başlar. Karakterlerin arasındaki gel gitli bağ, ya onları trajik bir sona doğru sürükleyecek ya da kendi seçimlerinin sonuçlarını yaşayacakları bir hayat yoluna sokacaktır. Musiki ve Boğaziçi’nin merkezde olduğu, karakterlerin iç seslerinin güçlü bir şekilde yansıdığı Mehmet Rauf imzalı Eylül, sonbahar hüznünü sonuna kadar yaşatacak güçlü bir eser.
Bazen kendi kendime şöyle diyorum: Bu alınyazısı yalnız sana vergi. Senden başka herkes mesut. Hiç kimse böylesine acı çekmemiştir. Sonra eski bir şairi okuyorum ve kendi kalbimin içini görüyormuş gibi oluyorum. Derdim çok büyük. Benden önce bu kadar çok acı çeken olmuş mudur acaba?
Johann Wolfgang von Goethe’in başyapıtı Genç Werther’in Acıları, Werther adlı genç adamın yaşamını, Wilhelm isimli arkadaşına yazdığı mektuplar vasıtasıyla anlatan edebi bir eserdir. Werther, büyük kentlerin çılgınlığından kaçmak isteyen bir gençtir. Şehir yaşamının stresi ve karmaşası onu sıkıntıya sürüklemektedir. Bir çıkış yolu ararken, kırsal bir bölgeye yerleşmeye karar verir. Taşındığı yerde Lotte adında genç bir kıza rastlar. Aslında başka bir adamla nişanlı olan Lotte, zamanla Werther için unutulmaz bir aşk hikâyesine dönüşür.
Alman edebiyatının önde gelen eserlerinden biri olan Genç Werther’in Acıları duygusal yoğunluğu, karakterlerin iç çatışmaları, aşkın ve acının ele alınış biçimiyle büyüleyici bir okuma deneyimi vadediyor.
Ama insan bir hikâyenin içinde olduğunu nasıl anlar? Anlayabilir mi? Anlamak için çabalarken olmayan bir sınır çizgisinin bir o tarafına bir bu tarafına geçmekten yorgun düşmez mi, çıldırmanın eşiğine gelmez mi? Yaşayıp gitmenin, avarelik etmenin merhametinden mahrum kalmaz mı? İnsanın bir hikâyenin içinde olup olmadığını anlamaya çalışması mitolojik bir lanet gibi göründü Rıfat’a.
Yalın üslubuyla okuyucuyu kendine bağlayan Seyrek Yağmur, kitapçı olarak çalışan Rıfat’ın düşüncelerini, arzularını, takıntılarını, zaaflarını ve tuhaflıklarını anlatan sürükleyici bir kitap. Zaman zaman başka kitaplardan ve şiirlerden alıntılara yer veren kitap, okurlara metnin daha geniş bir kültürel bağlam içinde nasıl ele alınması gerektiği konusunda ipuçları sunuyor. Aynı zamanda alıntılar, Rıfat’ın düşünceleriyle örtüşen veya çatışan fikirleri yansıtarak karakteri derinleştiriyor.
Seyrek Yağmur, sadece Rıfat’ın kişisel deneyimlerini değil, aynı zamanda siyasete, güncel meselelere ve varoluşa dair derin göndermeler içeren bir eser. Bıçakçı, insanların aymazlığına bir eleştiri getirirken, Rıfat’ın hayatındaki anlam arayışını politik bir zeminde inceleniyor. Barış Bıçakçı’nın ustalığını sergilediği Seyrek Yağmur, Türk edebiyatının önemli bir parçası olarak hafızalarda kalacak nitelikte bir kitap.
Etrafınıza şöyle bir göz gezdiriniz! Gerçek hayat denilen şeyin ne olduğunu, nerede olduğunu bilmiyoruz bile! Kitaplarımızı, hayallerimizi elimizden alsalar, öylece ortada kalakalacağız.
Dostoyevski’nin unutulmaz başyapıtı Yeraltından Notlar, Rus edebiyatının en etkileyici ve unutulmaz eserlerinden biridir. Yazar, bu eserde isimsiz bir kahramanın düşüncelerini anlatır. Bu kahraman, yalın ve karanlık düşünceleriyle okurları derinden etkilemeyi başaran bir karakterdir.
Kahramanımız, devlet memuru olarak monoton bir yaşam sürdürür. Yanında bir türlü rahat hissedemediği arkadaşları ve toplum içindeki yalnızlığı, onu içten içe zehirlemeye başlamıştır. İç çatışmaları her geçen gün daha da artan isimsiz kahraman, yavaş yavaş kendini dış dünyaya kapatmaya başlar.
Dostoyevski, bu eserde kahramanın ruh halini ve yaşadığı çıkmazı çarpıcı bir şekilde anlatmıştır. Varoluşçuluğun edebiyattaki ilk örneği olarak kabul edilen Yeraltından Notlar, insanların içsel çatışmalarını ve toplumsal normlara olan tepkilerini derinlemesine inceleyen, okura insan doğasının en karanlık yönlerini gösteren etkileyici bir eser.
Güneşe baktım, dağların arasındaki ovada göğe asılı duran soluk yeni aya baktım. Yaşam ile ölüm arasında, diye düşündüm, hepimiz şu anki gibi geceyle gündüz arasında yaşamıyor muyuz?
Söz konusu edebiyatın büyüsü olduğunda, bazen öyle eserler vardır ki sadece kelimelerle değil, aynı zamanda duygularla da insanın zihnine kazınır. Drago Jančar’ın O Gece Gördüm Onu adlı romanı da tam olarak böyle bir eserdir. II. Dünya Savaşı döneminde Balkan coğrafyasında geçen bu aşk hikâyesi, edebiyatın en parlak yıldızlarından biri olarak parlıyor.
O Gece Gördüm Onu, II. Dünya Savaşı’nın karanlık günlerinde geçen bir aşk hikâyesini anlatıyor. Drago Jančar, bu romanında savaşın Balkan coğrafyasındaki izlerine odaklanarak, okurlarını derin bir duygusal yolculuğa çıkarıyor. Veronika adlı burjuva bir kadının etrafında gelişen olaylar, beş farklı kişinin bakış açısından okura sunuluyor. Aşk, sadakat, dostluk, korku, acı ve ihanet gibi temalar, tarihin en karanlık günlerinde kırmızı gözlü canavarlar gibi gölgede bekliyor.
Böyle söyleyince durumdan memnunmuşum gibi oluyor, oysa dehşetimi normalleştirmeye çalışıyorum.
Onur Selamet, Türk edebiyatının genç yeteneklerinden biri olarak öne çıkıyor. Eserlerinde gerçeklikle hayal arasında ince bir çizgi çizen yazar, bu kitapta hayatlarımızın ötesine geçen büyülü öyküler anlatıyor. Selamet, Ölü Dalgıç’ın Sonbaharı kitabıyla okurlarını gerçekliğin sınırlarını zorlayan, onları hayal gücünün doruklarına taşıyan bir yolculuğa çıkarıyor. Selamet, her bir öyküsünü benzersiz bir bir biçimde sunuyor. Okurlar kitap boyunca balina midesinde geçen mevsimlere, korkuyla beslenen makinelerin dünyasına, raydan çıkan trenlerin keşfe açıldığı vahşi gezegenlere doğru heyecanlı bir yolculuk yapıyorlar.
Biri ötekine anlatıp durur, ötekinin duyup duymadığının ya da anlayıp anlamadığının hiç bir önemi yoktur. Konuşuyorlar ya da hiç konuşmadan karşılıklı oturuyorlar ya, önemli olan budur işte. Karşıdakinin dinleyip dinlememesinin hiç önemi yoktur. George sana saçma sapan şeyler söyleyebilir, bunların hiç ama hiç önemi yoktur. Önemli olan konuşmaktır. Biriyle birlikte olmak. Önemli olan budur işte.
John Steinbeck’in Nobel ödüllü eseri Fareler ve İnsanlar, 1937 yılında okurlarla buluştuğunda edebiyat dünyasında çığır açan bir eser olarak kabul edildi. Eser, çiftlikten çiftliğe dolaşan iki ayrılmaz yakın arkadaş olan George Milton ve Lennie Small’ın hikayesini anlatır. Bu iki kadim dost, zorlu bir dünyada ayakta kalmaya çalışırken aynı zamanda büyük hayallere sahiptirler. George, bir gün kendi çiftliğine sahip olmayı ve özgürce yaşamayı hayal etmektedir. Roman, iki arkadaşın yaşadığı zorlukları, hayallerini gerçekleştirmek için verdikleri mücadeleyi ve birbirlerine duydukları derin dostluğu vurgular.
John Steinbeck, eserinde realist bir yaklaşım benimsemiştir. Roman, dönemin toplumsal ve ekonomik sorunlarını yansıtarak gerçeğe yakın bir üslupla kaleme alınmıştır. Steinbeck, okurlara o dönemin zorluklarını ve insanların hayat mücadelesini derinlemesine anlatarak büyüleyici bir atmosfer yaratır. Romanın trajik sonu okuyucuyu dostluğun gücü ve hayallerin peşinden gitme isteği hakkında düşünmeye sevk eder.
Edebiyatımızın en üretken isimlerinden biri olan Selim İleri’nin Cumartesi Yalnızlığı Güz Notları adlı kitabı, sekiz farklı hikayeden oluşur. Bu hikayeler, insan ilişkileri, toplumsal değişimler ve bireylerin iç dünyalarını inceler.
Öyküler de şizofrenik saplantılar ve sayıklamalarla boğuşan karanlık karakterler de vardır, idealleri ve mücadeleleri için her şeyi göze alan politik karakterler de. 60’lı yılların ruhunu hissettiren öyküler, daha özgür bir yaşam idealini yansıtan unsurlar barındırmaktadır. Selim İleri’nin farklı anlatım teknikleri kullandığı kitabı, gerçekliği birçok açıdan ele alan, bir çırpıda okunacak hiç eskimeyen eserlerdendir.
İşin gerçeği şu ki kendimi kaybetmiş durumdaydım. Ya da Fransızlar gibi, ”Kendimin dışındaydım” demek belki daha yerinde olur. Bir anlık bir başkaldırının, beni daha ilk baştan en ağır cezalara uğratmış olduğunun farkındaydım. Başkaldıran bütün köleler gibi ben de, durum nasılsa umutsuz olduğu için çarpışmayı son kerteye kadar götürmeye kararlıydım.
Charlotte Brontë tarafından kaleme alınan Jane Eyre, dünya edebiyatının ölümsüz eserlerinden biri olarak kabul edilir. Roman, Jane Eyre’in trajik yaşam hikayesini anlatır. Genç yaşta ailesini kaybeden Jane, akrabalarıyla yaşamak zorunda kalmıştır. Ona acımasızca davranan akrabaları yüzünden zorlu zamanlar geçirir.
Jane, on yaşındayken katı kuralları olan bir yatılı okula gönderilir. Bu okulda adaletsizliklere tanık olan Jane’in karakteri yaşadığı zorluklar sayesinde güçlenmiştir. Sekiz yıl boyunca eğitim aldığı okulda yeteneklerini geliştirir. Jane’in bu dönemde kazandığı bilgelik ve özgüven, onun ilerleyen yaşamında karşılaşacağı zorlukların üstesinden gelmesine yardımcı olacaktır. Mezuniyet sonrası Thornfield Konağı’nda mürebbiye olarak çalışmaya başlayan Jane, konağın gizemli efendisi olan Rochester’e aşık olur, ancak bu aşkın önünde engeller vardır. Rochester’ın karanlık sırları, Jane’in hayatını derinden etkileyecektir.
Jane Eyre, kadınların özgürlüklerinin olduğu bir zaman dilimine ışık tutuyor. Toplumsal normlara meydan okuyarak güçlü bir kadına dönüşen Jane, 19. yüzyılda yaşayan kadınların mücadelesini simgeleyen ilham verici bir karakter.
İmparatorluktan cumhuriyete geçiş sırasında yaşanan toplumsal değişimi en güzel anlatan romanlardan Saatleri Ayarlama Enstitüsü, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Türk edebiyatına kazandırdığı en önemli eserlerden. Tüm romanlarını bir toplum bilimci gibi kaleme alan Tanpınar bu ölümsüz eserinde […]
Elbette Satürn ‘de bir hastanede tedavi olmayı tercih edebilirdi. Çantasından bir gezegen çıkabilirdi. O gezegene giderken çantasından uzay korsanları çıkabilirdi. Ya da okyanusun derinliklerinde tam teşekküllü bir Denizaltı Hastanesine gidebilirdi. Mert Arık’ın özgün bir üslupla […]
Storytel kütüphanesine eklenen binlerce sesli kitap ve e-kitap arasından 2020’de en çok dinlenen Storytel kitapları hangileri merak ediyor musun? Listede belki başucu kitaplarınla karşılaşacaksın, belki de henüz adını duymadıklarınla ya da duyup da okuma, dinleme […]
Türkiye’de polisiye denince akla önce Ahmet Ümit gelir; tıpkı dünya edebiyatında polisiye denince akla ilk gelen ismin Agatha Christie olması gibi. Geniş bir okur kitlesine sahip Ümit’in kitaplarının bu kadar ilgi görmesinin en büyük sebebi […]
Kış mevsimi gelmişken battaniyelerin içine gömülüp sıcacık bir çay, kahve ya da çikolata ile kitabını alıp keyif yapmaya ne dersin? Peki aşk kitapları sever misin? Soğuk günler başlayınca çoğu zaman sevdiklerimizden, sosyal hayatımızdan uzaklaşıp evimizde kalmayı […]
