Stefan Zweig; monografi, libretto, öykü, novella, mektup, tercüme, roman, şiir, önsöz gibi pek çok yazınsal alanda kendini geliştirip göstermiş bir yazar. Objektivist, insancıl, bağımsızlığa meftun ve idealist bir kişilik olan Zweig, ardında sayısız eser bıraktı. Onun edebi külliyatını ve düşün dünyasını tanımak isteyenlerin bir girizgâh yapabilmesi için yazarın kaleminden dökülmüş alıntıları bir araya getirdik.
Her şeyin bittiğini sandığınız anda kader birini yollayıveriyor.
Clarissa
Ilımlı bir mutluluk da talihsizlik kadar kışkırtıcı olabilir, umutsuzluğun getirdiği sürekli bir doyumsuzluktan daha tekinsizdir.
Birinin yüreğinden kopan çığlık, diğerinde karşılık buluyordu. Çünkü onların acıları akrabaydı.
Görünüşte dünyadan uzak yaşayanlar, içlerinde bambaşka dünyalar yaşatırlar.
Evi olmayanın evi dünyadır; hayatın bağlarını koparan insan hayatın kendine düşen payını alır; masum olan huzurludur.
Virata Ya Da Ölümsüz Bir Kardeşin Gözleri
Sadece anılarla yaşamak insanın doğasına aykırıydı; nasıl bitkiler ve bütün canlılar renklerinin solmaması ve çanak yapraklarının kuruyup dökülmemesi için toprağın besleyici gücüne ve gökyüzünden süzülüp gelen canlı ışığa ihtiyaç duyuyorsa, aynı şekilde sözde gizli düşlerin bile belli ölçüde tensel gıdaya, duygulu ve canlı bir desteğe ihtiyacı vardı; aksi halde kanları çekilir, ışıma güçleri zayıflardı.
Hiçbir sanat, gerçeğin kendisiyle yarışamaz. Yaşasın gerçeklik!
Bir Zanaatla Beklenmedik Karşılaşma
Bir gölgeden ışık almak mümkün değildir.
Binlerce insanın arasında yapayalnız olmanın ne anlama geldiğini bilemezsin.
Aslında yazmak, bir anlamda, zihnimi sürekli meşgul eden, içimde sancılı bir huzursuzluğa neden olan bir olayla sonunda hesaplaşmak, onun üzerine sünger çekmek, onu yerli yerine oturtmak, benden önde tutmak ve her açıdan kapatmak için giriştiğim bir çabaydı.
Bir halkın, diktatörlüğün sağladığı, sıkı disiplin ve artan ortak vurucu güç gibi geçici avantajların bedelinin daima bireyin kişisel haklarıyla ödendiğinin ve her yeni kanunun, kaçınılmaz olarak eski bir özgürlüğe mal olduğunun farkına varması çoğunlukla zaman alır.
Castellio Calvin’e Karşı – ya da Bir Vicdan Zorbalığa Karşı
Sürekli “bir gün” ve “belki” diye düşünerek, sürekli umut ederek yaşamak ne kadar korkunç bir kader…
İnsanların minnettarlığını pek sezemeyiz, en minnettar olanlar kendilerini ifade edecek sözcükleri bulamazlar, kafaları karışarak susarlar, uyanırlar ve bazen de duygularını dışa vurmamak için tutulup kalmış gibi yaparlar.
Bir Kadının Yaşamından 24 Saat
Tutkularımız da, kaygılarımız da, hayal kırıklıklarımız da, öfkelerimiz de incir çekirdeği doldurmayan şeylermiş aslında.
Dünün Dünyası – Bir Avrupalı’nın Anıları
En sonunda uykuya dalabildim; bu boğucu, vıcık vıcık uyku, hayat ile ölüm arasındaki bu koşuda verilen tek molaydı.
Artık ne kenti ne de sokağı hissediyordum, ne sokağın adını ne de kendi adımı; burada yabancı olduğumu, tanımadığım bir yerde her şeyden müthiş bir biçimde arınmış olarak durduğumu duyumsuyordum yalnızca.
Yüreğinin derinliklerinde bu sis duvarını parçalamak, bir yerlerde uyanışın, aydınlanışın mesajını, yaşamın gerçekliğini, güvenliğini, kesinliğini hissetmek istiyordu.
Sıcak gözyaşlarının buz kesmiş yanaklarından süzülmesini hissetmenin ve korkunç sessizlikte kendi hıçkırıklarını duymanın sancılı lezzetine gönüllü teslim oldu.
(Dostoyevski için) Ve onun şahitleri yoktur, bedeninde ve zihninde sanatçının şu üç mistik biriminden başka: Yüzü, kaderi ve eseri.
Üç Büyük Usta: Balzac, Dickens, Dostoyevski
Yağmur hışırdayarak gözeneklerimden içeri işliyormuş, rüzgâr ıslığıyla ciğerlerimi temizliyormuş gibi geliyordu. Artık kendimi bu yaşadıklarımda yalnız hissetmiyordum, şimdi ben yeryüzüydüm, kasırgaydım, sağanaktım, kabaran doğanın içindeki geceydim.
Hayatım boyunca size duyduğum kadar hayranlık ve sevgi duyduğum başka biriyle hiç karşılaşmadım, fakat dostluğumuzun benim için ne anlama geldiğini de size hiçbir zaman ifade edemedim, çünkü sizin bana verecek çok şeyiniz varken benim size verecek hiçbir şeyim yoktu.
Yıldızın Parladığı Tarihsel Anlar – On Dört Tarihsel Minyatür
Bir hayvanın bakışı en zor anlarda bir insanınkinden çok daha etkili, neredeyse diyebilirim ki konuşkan olabilir; çünkü biz duygularımızın, düşüncelerimizin çoğunu, bunları aktaran kelimelere havale ederiz, buna karşılık konuşma becerisi olmayan hayvan bütün ifadeyi gözbebeklerinde toplar.
Geç Ödenen Bedel
Hiçbir şeyden haberi olmayan Vicenzalı bir matbaacının, hazırladığı antolojinin kapağına Kolomb’un yerine Amerigo’nun adını yazması… İşte böyle aptalca bir rastlantı yine hiçbir şeyden haberi olmayan Vespucci’ye farkına bile varmadığı bir ün kazandırır.
Amerigo: Tarihsel Bir Yanlışlığın Hikâyesi
Tekrar kitaplara sarılmıştı. Acının, güzelliğin ve her türlü duygunun buram buram hissedilebildiği kitapları yeniden en yakınları olmuştu.
Duraklar da müziğe dahildir.
Yıllardır kendisine değdiği, ancak tam aydınlatamadığı hayatın özlemini duyuyordu.
Hayatın Mucizeleri
Kalmak istemediğin yerde oyalanma! İşler iyi gitmiyorsa bırak, yenisine başla! Bir yerde kendini iyi hissetmiyorsan, bavulları toplayıp başka bir yere git!
İki hafta boyunca kitap okumak, yürüyüşe çıkmak , hayal kurmak , rahatsız edilmeden uzun uzun okumak , iki hafta boyunca telefonsuz ve radyosuz yaşamak, konuşmak zorunda olmamak , bir anlamda rahatsız edilmeden kendim olmak istiyordum…
O Muydu?
Kitaplarını, eskilerden kalma bir bahçıvanın, çiçekleri sevdiği kadar seviyor ve koruyor, onları sanki kırılabilir kıymetli bir eşyaymış gibi tutuyor…
Değişim Rüzgarı
O anda Goethe’nin söylediğini sandığım şu söz bir kez daha aklıma geldi: “Koleksiyoncular mutlu insanlardır.
Görünmeyen Koleksiyon
Platonik Aşka Bir Zweig Dokunuşu: Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu
Seslendiren: Özlem Zeynep Dinsel
Ve senin bakışlarından anlıyordum: ruhunda ufacık da olsa bir iz bırakmadığımı…
Stefan Zweig’ın bu kitabı, dağ gezisinden eve dönen R. baş harfli bir isme sahip bir yazar ve edebiyatçıyı merkeze alır. 41. doğum gününde R. adresine gönderilmiş mektupları okurken ‘bilinmeyen bir kadının mektubu’ ile karşılaşır. Anonim bir kadın, karşılıksız aşka tutulmuş ve karşı komşusuna yıllar boyunca yakın ilgi duymuş ama yazarın hiçbir biçimde en ufak bir dikkatini çekememiştir. Aşığını fark etmeyen maşuk R. kadının evden taşınmasının da haliyle ayırdına varamamıştır.
İlerleyen safha ve sayfalarda R. karakterinin mektuplar aracılığıyla öğrendiği bu durum, aynı zamanda ümitvar bir çocukluk aşkından yetişkin bir kadının çaresiz tutkusuna nasıl dönüştüğünü de gösterir. Zira R. yıllar sonra esrarengiz kadınla bir barda karşılaşacak ancak bu dört bir yanı onu beğenenlerce kuşatılan alımlı kadına kayıtsız ve yabancı gözlerle bakacaktır. Kadın ise zaten bir fanusta yaşamaktadır ve aşkının bilinip bilinmemesinin bir önemi yoktur. Ta ki canına tak edip bir mektup yazma kararı alana dek…
Yalnızca 64 sayfa olan Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu, psikolojik betimlemeler ve analizlerle dolu. En önemli ders ise kimi zaman umursamadığımız kişilerde derin izler bırakabileceğimiz… Obsesyon, karşılıksız aşk, hüzün, masumiyet, düş kırıklığı, farkındalık gibi konu ve temaların hissedildiği eser hatırı sayılır bir mektup-novella.
Stefan Zweig Eserlerini Storytel’de Bul
20. yüzyıla damga vuran ve halen azalmamış bir beğeniyle okunan Stefan Zweig eserlerini Storytel’de dinle. Özlem Zeynep Dinsel’in ustalık ve metinlere uygun bir ruhla seslendirdiği Stefan Zweig eserlerine Storytel’in web sitesi veya uygulaması üzerinden ulaşman mümkün. Saniyeler içinde bir Storytel hesabı aç.
E-kitapKitap TavsiyeleriSesli Kitap