Victor Hugo dendiğinde akla Sefiller, Notre Dame’ın Kamburu, Bir İdam Mahkumunun Son Günü gibi zamana meydan okuyan klasikler gelir. Hugo; ortak mutlulukları, kederleri, “yalınlık doğruluğun mührüdür (simplex sigillum veri)” şiarına uygun biçimde kurgulayan bir yazardır. Dönemin Fransa halkının gözünde baş tacı olmanın ötesinde, resmen bir halk kahramanı sayılan sanatçı aynı zamanda şiir ve düzyazı da kaleme almıştır. Romantizme adını altın harflerle yazdıran Victor Hugo, dram türünün bugünlere gelmesini sağlayan zemini sağlamıştır. Cromwell, yazarın eserlerini (1827) dram türünü basma kalıpları yıkan ve ulu olanla grotesk olanı bir araya getiren bir alan olarak gördüğünü belirtmiştir.
Yazarın; Nerval, Verlaine, Wilde, Borges, Rand, Dickens, Flaubert, Tolstoy ve daha birçok farklı edebiyatçı üzerinde etkisi ve emeği vardır. İşte dünya edebiyatındaki yeri tartışılmaz olan sanatçı Hugo’nun kitaplarından en etkileyici alıntılar.
Hayatımızın gizemli kayasını boşuna yontarız, kaderin kara damarı her zaman bir yerlerden belirir.
Zaten bir konuda anlaşalım, ütopya savaşırken parıltılı yaşam alanından çıkar. O, yarının gerçekliği olarak kendi yöntemi olan savaşı dünün yalanından ödünç alır. Gelecek geçmiş gibi davranır. Saf düşünce olarak eylemin yoluna dönüşür. Kahramanlığını sorumluluğunu haklı olarak üstlendiği, koşullar gerektirdiğinde çare olarak kullandığı, onun yüzden acımasızca cezalandırıldığı, ilkelere karşı çıkan bir şiddetle harmanlar.
Bu göz kamaştırıcı görüntüyle büyülenen Gringorie, kuşkucu bir filozof, ironik bir şair olmasına rağmen, ilk başta bu genç kızın bir insan mı, bir peri mi, yoksa bir melek mi olduğuna karar veremedi.
Yıkımı ve terk edilişi minnetle karşılayalım. Yalnızlık meyve dolu bir bahçedir. Orada Tanrı’nın lütufları elde edilir.
Her şeye bir düşman gibi kuşkuyla yaklaşan bahtsızlar gündüze kendilerini gösterdiği için, geceye de aniden yakalanmalarına yardımcı olduğu için güvenmezler.
Kadınların, çocukların, hizmetkârların, zayıfların, yoksulların, cahillerin günahı kocaların, babaların, efendilerin, güçlülerin, zenginlerin, bilginlerin günahıdır.
Cahilliği, ahlaki ve entelektüel geriliği nedeniyle buna çocukluk çağı denebilir ve: Bu çağ acımasızdır.
Yalnızlık, insanları ya yetenekli ya da ahmak kılar.
İnsanoğlu kendisi için bir yük ve aynı zamanda bir kışkırtı olan bedenini, sürükler. Kimi zaman, onu yener, kimi zaman onun isteklerine yenik düşer. Kişi kendini kontrol etmelidir. Ancak karşı koyamayacağı özel zamanlarda boyun eğebilir. Ayrıca bu düşüş dizler üzerine olup dua ile sona ermeli. Bir ermiş olmak, mümkün değildir, doğru ve adil olmak yeter. Günah işleyebilirsiniz; ancak doğruluktan asla ayrılmayın. Adaletli kişi olun, insanoğlunun yasası, en az günah işlemektir; hiç günah işlememek meleklere özgüdür. Yeryüzünde yaşayan her canlı, günaha boyun eğebilir, bu bir çeşit yerçekimidir.
Uyuyor. Tuhaf bir kaderi olmasına rağmen yaşadı
Meleğini kaybedince ölüp gitti
İşler kendiliğinden olup bitti
Tıpkı gündüzün yerini gecenin alması gibi.
Oysa ben, zindanı içimde taşıyorum. İçimde kış var, buz var, umutsuzluk var. Ruhumu gecenin zifiri karanlığı kaplamış. Çektiğim acıyı biliyor musun?
Demek yaşamak istediğim tek yer olan o hafızadan şimdiden silindim!
Hiçbir yarasa şafağa karşı koyamaz.
Gülümsemede bir memnuniyet varken, gülmek genellikle bir reddediş biçimiydi
Gülen Adam
Özellikle Notre-Dame de Paris bu türün ilginç bir örneğidir. Bu ulu yapının her cephesi, her taşı sadece ülke tarihinin değil, sanat tarihinin de önemli bir sayfasını oluşturur. Burada bazı önemli ayrıntıları belirtmek için, küçük kırmızı kapının on beşinci yüzyıl gotik mimarisinin zarafet sınırlarına ulaştığı, nefin sütunlarının, hacimleri ve ağırlıklarıyla Saint Germain-des-Pres’nin karolenj tarzı manastırının yapıldığı döneme kadar uzandıklarını söylememiz gerekir.
Başkalarına tüy gibi hafif gelen şey, sana kaya gibi ağır gelecek. En sıradan şey bile sana dik bir yokuş gibi görünecek. … Herkes merdiveninden aşağıya iniyor; sen çarşafını yırtıp parçalarını birbirlerine bağlayarak ip yapacak, sonra bu ipi gece vakti, fırtınada, yağmurda, kasırgada pencerenin altındaki uçuruma sarkıtacaksın ve ip kısa gelirse aşağıya inmenin tek yolu inmek olacak. Belli bir yükseklikten tesadüfen aşağıya, bir uçuruma düşmek, ama neyin üstüne? Meçhule.
Hayatını, elini ağzına bastırarak ısırma arzusuyla geçirmişti. Ve ısırmak isterken öpmek zorunda kalmıştı…
Annelerin sevinci neredeyse çocukların sevincine benzer.
Yüzümüzden daha çok bize benzeyen bir şey vardır o da yüzümüzün taşıdığı anlam.
Marius’ü kıyıya bıraktı.
Dışarı çıkmışlardı!
Pis hava, karanlık, dehşet arkada kalmıştı. Saf, canlı, neşeli, özgürce solunabilen temiz hava içine doluyordu. Etrafı sessizdi, ama bu sessizlik ufukta batmak üzere olan güneşin sevimli sessizliğiydi. Alacakaranlık çökmüş, bir endişeden kurtulmak için karaltıların paltosuna ihtiyaç duyanların dostu olan özgürleştirici gece bastırmaya başlamıştı. Gök, yüzünün her yanından derin bir sükûnet yayılıyordu.
Çıplak soğuk taştan dört duvar arasında esir edilmiş; adım atabileceğim özgürlükten, görebileceğim ufuktan mahrumken kapıdaki gözetleme deliğinde süzülen ışığın, karşıdaki karanlık duvara yansıttığı beyazımtırak şeklin ağır ağır hareket etmesini gün boyunca kurulmuş makine gibi seyrederek zaman geçirmek tek meşguliyetim.
Bu melankolik düşlere giderek daha fazla dalmaya başladığı sırada, hoş ama biraz garip bir şarkıyla aniden gerçek yaşama döndü.
Gözlerim düşüncelerime saplı yürüyeceğim,
Duymadan hiçbir haber, hiçbir şey görmeden,
Yalnız, kimsesiz, birbirine kenetli ellerim
Gideceğim, farkı yok gündüzümün gecemden.
Seçme Şiirler
Bir zamanlar -sanki haftalar değil de yıllar öncesiymiş gibi geliyor- ben de herhangi bir insandım. Her günün, her saatin, her dakikanın anlamı vardı.
Toplum bir köle satın almıştı. Kimden? Sefaletten. Açlıktan soğuktan, yalnızlıktan, terk edilmişlikten, yoksulluktan. Acıklı bir pazarlık. Bir parça ekmeğe karşı bir ruh. Sefalet arz ediyor, toplum kabul ediyor.
Victor Hugo’nun Unutulmaz Eserleri Storytel’de
Romantizmin mimarlarından olup çağının atmosferini ustalıkla nakleden yazar Victor Hugo’nun önde gelen eserleri Storytel’de. İki ciltlik tam metin olarak Sefiller, kısaltılmış metin olarak Sefiller, Notre Dame’ın Kamburu, Bir İdam Mahkumunun Son Günü ve Deniz İşçileri eserlerini Storytel ile dinleyebilirsin. Storytel’in sunduğu eşsiz sesli kitap deneyiminden ücretsiz olarak yararlanmaya başlayabilirsin.
Dünya KlasikleriOkunması Gereken KitaplarRomanStorytel