Lev Tolstoy’un ismi anılmaksızın, dünyanın en büyük romancılarını içeren bir liste hiçbir zaman tamamına erdirilemez. Dünya edebiyatında özgül ağırlığa ve bambaşka bir yazım stiline sahip olan Tolstoy, Rus edebiyatının da kilit isimlerinden.
Tolstoy’un çalkantılarla ve bir yerden sonra münzevilikle geçen yaşamı, kişisel ve ilahi sevgi çevresinde şekillenen edebiyat anlayışını da etkiledi. Romanları, bir keyif aracı olarak değil, kişisel eğitim ve dönüşüm kaynağı olarak gören yazarın her bir eseri öğreti niteliğinde.
İşte Storytel’de sesli ve yazılı olarak keşfedebileceğin Tolstoy kitaplarından seçilmiş özlü sözler ve unutulmaz düşünceler.
Nefes alabiliyor, yiyebiliyor, içebiliyor, uyuyabiliyordum, nefes almamak, yememek, içmemek, uyumamak elimden gelmiyordu. Ama hayat değildi bu, çünkü beni zihnen tatmin edecek bir arzum yoktu.
İyi özelliklerimiz, bize kötü özelliklerimizden daha çok zarar verir yaşamımızda.
Aşktan hiç söz etmiyorduk. Beni sevip sevmediğini bile ne ona ne de kendime soruyordum. Benim onu sevmem yeterliydi. Ve tek korktuğum herhangi bir şeyin mutluluğumu bozmasıydı.
Hayatta o kadar az mutluluk yaşadım ki her kayıp bana ağır geliyor…
Sanat insan gücünün en yüksek görünümüdür. Bu güç ancak seçkin kimselere verilir ve onu öyle yükseklere çıkarır ki, orada insanın başı döner, bilinçli kalması zorlaşır. Her savaşta olduğu gibi sanatta da kendilerini görevlerine adayan, amaçlarına erişmeden yok olan kahramanlar vardır.
Bilirsiniz, en kötü barış bile, en iyi kavgadan daha iyidir.
İnsanlar ırmaklar gibidir: Hepsinde su aynı sudur, her yerde birbirinin aynıdır ama bir ırmak dar, hızlı, geniş, sakin, temiz, soğuk, bulanık, ılık olabilir. İnsanlar da böyledir. Her insan içinde tüm insan özelliklerinin ilk belirtilerini taşır ve zaman zaman bu belirtilerin bazılarını, zaman zaman da diğerlerini gösterir, sık sık da her şeyiyle aynı kaldığı halde kendine hiç benzemeyen bir insan olur. Bazı insanlarda bu değişiklikler çok keskin biçimde ortaya çıkar.
İnsan bazen bir saatle kaçırdığını, bir yılda kazanamaz.
İvan İlyiç’in öldüğünü öğrendiklerinde odadakilerden her birinin aklına ilk gelen düşünce, bu olayın kendilerinin ya da tanıdıklarının görev yerlerinde, terfilerinde ne gibi değişikliklere yol açabileceğiydi.
Tanrı aşktır. Sevgiyi bilmeyen Tanrıyı bilmez.
Farisiyenlerin ve pozitivistlerin öğretileri hayatı açıklayamadığı gibi, insan fiil ve hareketleri için de rehber ve ölçü olamaz. Hayatta hareket rehberi, yeterli hiçbir anlamı olmayan âdetlerdir. Pozitif bilimlerin yalancı öğretilerine kapılanlar şöyle diyor: ‘Hayatı açıklamaya gerek yok. Onu herkes biliyor. Dolayısıyla, her şeyden önce yaşamaya bakmalı.’ Onların ‘Hayatı ve hayatın iyiliğini bilmediğim halde yaşıyorum’ inancında olmaları, hareketlerinde sabit hiçbir yönü olmayıp, medcezir ile öteye beriye atılan bir kişinin “yüzüyorum” demesine benzer.
Hayat Üzerine Düşünceler
Ama insanoğlunun yapısı bu işte: Yüzlerini bile görmek istemediğim insanlar için hayatımın en güzel yıllarını, mutluluğumu, geleceğimi harcıyorum!
Eğer durumunu değiştirmene kimsenin engel olmayacağını bilirsen, ayaklarını altına alarak hep aynı durumda birkaç saat oturabilirsin; ama insan bu şekilde ayakları altında oturmak zorunda olduğunu bilirse, bacaklarına kramplar girer, uzatmak istediği yere doğru bacakları çekilir ve gerilir.
Nasıl, ki bir şişeden bir damla aktıktan sonra içindeki sıvı da hemen ardından dökülüverirse, Varenka’nın aşkı da ruhumdaki bütün sevme kabiliyetini ortaya çıkarıverdi. Ben o anda aşkımla bütün dünyayı kucaklıyordum.
Napolyon’un gözlerinin içine bakarken kimsenin anlamını kavrayamadığı yaşamın ve görkemin hiçliğini, hepsinden de öte hiçbir canlının anlayamayacağı “ölüm”ün hiçliğini düşünüyordu.
Şimdi bana bu denli açık gelen şey daha önce aklıma gelmemişti; mahkemeler, idam cezalan ve savaşlar mutluluğumuz için vazgeçilmez şeyler ise, dualarımızla bunları dilemek, İsa’nın yasasına uygun bir yaşam biçimi kurmaktan çok daha kolay olurdu. O zaman hatamın nereden kaynaklandığını anladım. Bu hata İsa’ya sözde inanıp uygulamada onu reddetmemden geliyordu.
İnancım Neyden İbaret?
Bütün mutlu aileler birbirlerine benzerler, her mutsuz ailenin ise kendine özgü bir mutsuzluğu vardır.
Çok güçlü sevebilen insanlar, çok güçlü üzüntülerle de yaşayabilirler fakat bu sevme ihtiyacı, üzüntüye karşı koymalarını sağlar ve onları iyileştirir. Bu yüzden insanın ruhsal yapısı fiziksel yapısından daha canlıdır. Üzüntü hiçbir zaman insanı öldürmez.
Mutsuz insanların kentte yaşamaları daha iyidir. İnsan kentte yüz yıl yaşar da çoktan öldüğünün ve çürüdüğünün farkında bile olmaz. Bunu kendiliğinden anlayacak zamanı yoktur, hep meşguldür.
Yeni bir yaşam düzeninin ayrıntılarını bilemeyiz. Onları kendimiz biçimlendirmeliyiz. Hayat, bilinmeyeni arayışımızdan ve eylemlerimizi yeni hakikatle uyumlu kılma çabamızdan ibarettir.
Ve Işık Karanlıkta Parlıyor
Şunu sakın unutmayın: Tek önemli an vardır, o da şu andır. En önemli an şimdidir… En gerekli kişi o an kiminleysek odur çünkü kimse bir daha başka biriyle görüşüp görüşmeyeceğini bilemez. Ve son olarak yapılması gereken en önemli iş iyilik yapmaktır çünkü insanın dünyaya gelişinin tek amacı budur.
Eğer ıstırap olmasaydı, insan haddini bilirdi ne de kendini.
Şu var ki iradem bütünüyle yok olmuş durumda, sanki onu benim üzerimden, benim aracılığımla büyük bir güç seviyor. Bütün evren, doğa bu aşkı ruhuma dolduruyor ve bana “Sev onu!” diye buyuruyor. Onu yalnızca aklımla, hayallerimle değil tüm varlığımla seviyorum.
Ne var ki bu düşünce, artık düşünce gibi değil de, bir gerçeklik gibi gelip yeniden karşına dikiliyordu.
Sevgi saadettir; başkalarının bana olan sevgisi bir nimet ve benim başkalarına olan sevgim daha büyük bir nimettir. En büyük saadet benim sadece beni sevenlere değil, İsa’nın dediği gibi benden nefret eden, beni inciten, bana kötülük edenlere de olan sevgimdir. Bunu hissetmeyen birisine ne kadar garip gelirse gelsin bu böyledir; bunu düşündüğünüzde ve yaşadığınızda bunu daha önce nasıl olup da anlamadığınıza şaşırırsınız. Gerçek sevgi, hayatın en yüksek evrensel ilkesi olarak benliğin içinde yanlılıktan kurtulup amacına koşar. Düşmanına ancak böyle bir sevgi beslenebilir; işte, sadece bizi sevenleri değil, bizden nefret edenleri de sevme emri ne bir mübalağa, ne de muhtemel istisnaların bir göstergesi değil, sevginin bahşedilebileceği en büyük mutluluğa kavuşma amacıdır ve burada dikkat edilmesi gereken tek şey onu yaşamak olduğudur. Kötülüğe kötülükle mukabele etmemek ise ulaşılabilecek en yüksek saadete götürür.
Aşkın Yasası Şiddetin Yasası
Ben hiçbir şey kanıtlamak istemiyorum, sadece yaşamak istiyorum; kendimden başka hiç kimseye kötülük etmeden yaşamak.
Kibir, kibir, kibir… Her yerde kibir. Hatta bir mezarın ağzında, yüce bir amaç uğrunda ölmeye hazır insanlar arasında bile kibir. Kibir! İçerisinde bulunduğumuz yüzyılın bir karakteristik özelliği ve özel bir hastalığı sanki bu?
Yaşanamaz, çünkü insanların bütün yönelişleri, daha doğrusu onları yaşama bağlayan şeylerin özü, özgürlüğü güçlendirme eğiliminden başka bir şey değildir. Zenginlik-yoksulluk, ünlülük-ünsüzlük, eğitim-cahillik, çalışma-dinlenme, doymuşluk-açlık, iyilik-kusur; hepsinin özü az ya da çok tutarda özgürlükten başka bir şey değildir.
Tehlikedeyken arkadaşını yalnız bırakan, kötü insandır.
Haydut gibi, geçmişte sürdürdüğüm ve hala sürdürmekte olduğum yaşamın iğrenç olduğunun bilincindeydim; çevremdeki insanların çoğunun da aynı şekilde yaşadığını görüyordum. Haydut gibi zavallı olduğumu ve acı çektiğimi, çevremdeki bütün insanların da acı çektiklerini ve kendilerini mutsuz hissettiklerini biliyordum; ve beni bu durumdan yalnızca ölümün kurtaracağını düşünüyordum. Haydut nasıl haça çivilenmişse, ben de bilinmeyen bir güç tarafından bu acı ve keder dolu yaşama çivilenmiştim. Anlamsız bir yaşamın dertleri ve acılarının ardından ölümün korkunç zifiri karanlıklarını bekleyen haydut gibi beni de aynı şeylerin beklediğini görüyordum.
İnancım Neyden İbaret?
Bu sayısız yıldızla donanmış uçsuz bucaksız gökyüzü altındaki güzeller güzeli dünya, nasıl dar gelir insanlara? Şu büyüleyici doğanın bağrında insan ruhu, nasıl olur da kin, öç, kendi benzerlerini yok etme gibi duygulara kapılabilir? Nasıl olur da güzelliğin ve iyiliğin doğrudan ifadesi olan doğanın bir dokunuşuyla insan yüreğindeki bütün kötülükler yok olmaz?
Usta Yazar Tolstoy’un Kitapları Storytel’de
Sesli kitap ya da e-kitap olarak binlerce eserin yer aldığı Storytel’de Tolstoy’un eserleriyle tanışmaya hazır mısın? Rus edebiyatının benzersiz kalemi Tolstoy’un birbirinden zengin ve derin edebi romanlarını Storytel’e abone olarak istediğin yerde istediğin zaman dinleyebilir ya da okuyabilirsin..
Dünya KlasikleriRomanSesli Kitap